4 Temmuz 2007 Çarşamba

Fritz Haarmann



Yirminci yüzyılın en kötü şöhretli şehvet katili olan Haarmann 1879 yılında Almanya�nın Hannover kentinde bir işçi ailesinin çocuğu olarak dünyaya gelmişti. En büyük zevki bir kız çocuğu gibi giyinmek olan asık suratlı, fazla zeki olmayan bir çocuktu. 17 yaşında çocuk tacizcisi olarak tutuklanmasının ardından bir akıl hastanesine yatırıldı. Altı ay sonra buradan kaçıp İsviçre�ye gitti, sonra da Hannover�e geri döndü.
Bir süre boyunca saygın bir hayat sürmeye gayret etti; Puro fabrikasında bir iş buldu ve genç bir kızla nişanlandı. Ama bu göreceli normal dönem uzun sürmedi. Nişanlısını terk ederek orduya katıldı. 1903 yılında tekrar Hannover�e döndüğünde irili ufaklı suçlarla dolu bir hayatın içine atıldı. Yirmili yaşlar boyunca yankesicilikten hırsızlığa uzanan türlü suçlar nedeniyle devamlı hapse girip çıktı. Birinci Dünya Savaşı�nı demir parmaklıklar arkasında geçirdi.
1918�de hapisten çıktı, doğduğu şehre döndü ve bir kaçakçılık çetesine katıldı; çetenin kaçırdığı mallar arasında karaborsa sığır eti de vardı. Bu arada polise muhbirlik de yapmış ve bu ek işi ona yasa dışı faaliyetlerine karşılık bir koruma sağlamıştır. Ancak 1919�da yatakta genç bir erkekle yakalanınca tekrar hapse gönderildi.
Dokuz ay sonra hapisten çıkınca, Haarmann daha önce hiçbir şekilde örneği görülmemiş sapkınlıktaki kariyerine başladı. Hannover�in suç batağı olan eski mahallesinde yaşayan Haarmann, Hans Grans adında eşcinsel bir erkek fahişenin esiri oldu. Bu ikili beraberce savaşın yıktığı şehri dolduran genç erkek göçmenleri avlamaya çıktılar. Her ne kadar Haarmann 27 cinayetle suçlandıysa da, en az 50 cinayetten sorumlu olması muhtemeldir. Kurbanlarını öldürme yöntemi her seferinde aynıydı.
Karnı aç olan genci odasına girdikten sonra, Haarmann onun karnını doyuruyor, daha sonra da üzerine çullanarak (çoğu zaman Grans�ın da yardımıyla) gencin boğazını neredeyse kafası kopuncaya kadar ısırıp çiğniyordu. Genellikle kurbanın vücudu üzerinde debelenirken cinsel bir tatmine ulaşıyordu.
Daha sonra, Haarmann ve Grans cesedi parçalayıp karaborsada et niyetine satıyorlardı. Kurbanların giysilerini de satıyor ve cesetlerin yenilemeyecek parçalarını kanala atıyorlardı.
Kaybolan gençlerin sayısı artınca polisin şüphesi Haarmann�ın üzerinde toplanmaya başladı. Ondan karaborsada �biftek� alan bir kadın, bunun insan eti olduğundan şüphelendi ve eti polise götürdü. 1924 yazında kanalın kıyısında birkaç tane kafatası ve bir çuval kemik bulundu. Haarmann�ın odasını araştıran dedektifler, gençlerin giysilerini buldular. Ev sahibesinin oğlunun giydiği palto-bunu ona Haarmann vermişti- kaybolanlardan birine aitti.
Sonunda Haarmann her şeyi itiraf etti. 1924�te yargılandı, suçlu bulunup idama mahkum edildi. İdamını beklerken �Hannover Vampiri� (Bu ad ona basın tarafından verilmişti.), yazılı bir itirafname hazırladı ve burada yaptığı korkunç şeylerden aldığı zevki hiçbir saklama endişesi duymadan anlattı. Kendi isteği üzerine şehrin Pazar alanında başı bir kılıçla kesildi. Öldükten sonra beyni çıkarıldı ve incelenmek üzere Goettingen Üniversitesine gönderildi. Maalesef bu incelemeden bir sonuç çıkmadı. Yetmiş yıl sonra bile ilim Fritz Haarmann gibi canavarların içindeki şeytanı anlamaya yaklaşmış değildir.

Hiç yorum yok: